© TEK STİL DERGİ

Ülke Ekonomisinin Taşıyıcı Güçlerinden Biri Olan Tekstil Sektöründe Markalaşmayı Arttırmak Şart!


Türkiye’de, Merkez Üssü Kahramanmaraş’ta meydana gelen deprem, Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Malatya, Gaziantep, Kilis, Osmaniye, Adana, Diyarbakır, Urfa, Elazığ olmak üzere 11 ilimizde tahmini 50 Milyar Dolar ile 100 Milyar Dolar seviyesinde zarara yol açarak, büyük kayıplara ve yıkıma sebep oldu.

İllerimizden Hatay ve Osmaniye demir çelik alüminyum sektöründe, Gaziantep halı, kumaş, tekstil, ayakkabı ve çanta sektöründe, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Malatya tekstil, kumaş sektöründe, Kilis ve Diyarbakır, tekstil, kuyumculuk sektöründe, Adana ve Şanlıurfa tekstil ve kumaş sektöründe üretici ve merkez konumundadır. ABD, bu sektörlerimizden, demir-çelik sektörüne %25, alüminyum sektörüne %10 ilave gümrük vergisi   uygulamaktadır. Aynı zamanda tekstil sektörümüze %14 seviyesinde çok yüksek vergi uygulanmaktadır. Ayrıca kuyumculuk, halı ve seramik sektörlerimizde yine ABD’de vergi tehdidi altında olup sağ duyulu bir karar ile OECD görüşmelerine ertelenmiştir. 

Ayrıca, TABA-AmCham, ABD mallarına karşılık olarak uygulanan ilave gümrük vergilerinin de kaldırılması için bu çabalara destek vereceğini beyan etti.

Ürettiği katma değer, sahip olduğu yüksek istihdam potansiyeli ve diğer pek çok sektörü etkileyen yapısıyla tekstil sektörü, ülke ekonomisinin taşıyıcı güçlerinden biridir. Tekstil konusunu irdelerken Markalaşma kavramının altını çizmek gerekir. Türk hazır giyim ve tekstil sektörü; üretim değeri, katma değer, istihdam ve dış ticarette yüksek payı ile en önemli imalat sanayi sektörlerinden biridir.

Tekstil Hazır Giyim Sektörü (THG Sektörü) değer zincirinin doğal ve kimyasal liften (elyaf) mamul kumaşa kadar olan üretim süreci tekstil sektörü kapsamında olup;halı, battaniye ve ev tekstili gibi ürünler de tekstil sektörü içinde değerlendirilmektedir. Tekstil sektörünün ana girdisi olan elyaf doğal olarak pamuk, keten, jüt gibi bitkisel hammaddelerden ya da yün, ipek gibi hayvansal hammaddelerden üretilmektedir. Kimyasal elyaf ise yapay, inorganik ve sentetik olmak üzere üç ana gruba ayrılmaktadır. En hızlı artan elyaf çeşidi olan sentetik elyaflar petrol türevi polyester, poliamid ve akriliktir. Elyaf eğirme ve bükme işlemlerinden geçirilerek ipliğe dönüşmekte; iplik ise dokunmak ya da örülmek suretiyle ham kumaş haline getirilmektedir. Ham kumaş; terbiye, boya ve apreleme gibi işlemler sonucunda mamul kumaş haline getirilerek hazır giyim sektörünün ana girdisi haline gelmektedir. Kumaş üretiminde dokuma, örme ve dokusuz yüzeyler (nonwoven) olmak üzere üç farklı yöntem kullanılmaktadır.

Bilindiği üzere Türkiye’nin 2023 yılı ihracat hedefi 500 milyar dolar olarak belirlenmiştir. Bu ihracat hedefinin 80 milyar doları tekstilden beklenmektedir. Bunun 20 milyar dolarının tekstilden, 60 milyar dolarının ise hazır giyimden gelmesi hesaplanmaktadır. Bu hedefi gerçekleştirme yolunda; ihracatı arttırmak, üretimi arttırmak ana stratejimiz, hammadde kaynaklarını ve teknolojiyi geliştirmek, pazarlama ve rekabet yetkinliğini arttırmak, Ar-Ge-Ür-Ge yapılarını güçlendirmek, moda ve tasarım yaratma yetkinliğini arttırmak, eğitim alt yapısını güçlendirmek, iş ortamını geliştirmek odak stratejimiz, markalaşmayı arttırmak, marka tescillerini yaygınlaştırmak, teşvik ve desteklerden yararlanma oranını arttırmak, bölgesel kalkınma, finansmana erişim ise TEMEL STARATEJİLERİMİZ arasındadır.

“Marka imajı” ve “marka kimliği” açısından değerlendirildiğinde, Türk markalarının Batılı rakiplerine oranla küresel ölçekte yeterince marka bilinirliğine sahip olamadığı gözlemlenmektedir. Tekstil sektöründe markalaşma; ülke markası, mağaza markası, ürün markası ve bütünleşik mağaza-ürün markası olarak dört başlıkta incelenmektedir. Bir ürünün uluslararası piyasalarda “uluslararası marka” sayılabilmesi için belirlenmiş kurallar bulunmamakla birlikte, piyasalarda kabul gören kriterler:  En az bir yabancı ülkede departmanlı mağazaların zincir dağıtım kanallarına girmesi ve bu kanallardaki satış işlemlerinin süreklilik kazanması, Firmanın en az bir yabancı ülkede kendi markasıyla mağazalar zinciri kurması, Ürünlerini yabancı ülkelere tescil ettirerek yabancı tescille satış yapması, Yurt dışında pek çok noktada veya pek çok ülkede satış birimine sahip olması, Yabancı bir veya birden fazla ülkede alt sektör grubunda hatırı sayılır bir pazar payına sahip olması olarak sıralanabilir.

Bazen ihracat yapan firmaların “uluslararası markaya sahip birer şirket” olarak değerlendirildiği de görülmekte olup bu yaklaşım sağlıklı değildir. Ülke adına odaklanılması gereken hedef; yurt dışında bilinilirliği ve tanınırlığı olan kabul görmüş markalar yaratmaktır. Türk tekstil firmaları uzunca bir süredir yurt dışı pazarlara açılmıştır. Küresel olmasa da pazar ölçeğinde değerlendirildiğinde marka olmuş azımsanmayacak sayıda Türk firması bulunmaktadır. Yabancı pazarlara girmeyi başarmış bu firmaların bazılarının bilinirliği ülkedeki bilinirliklerinin de üzerindedir. Yurt dışında ve özellikle niş pazarlarda bilinirliği olan markaların birer “uluslararası marka” haline gelebilmesi için teşvik uygulamaları başta olmak üzere değişik destek türlerine ihtiyaç duyulduğu aşikârdır.

Markalaşma konusunda atılacak adımlardan bazılarını sıralamak gerekirse; Tekstil firmalarını yabancı markalarla marka birlikleri ve marka ortaklıkları oluşturmaya teşvik etmek, gerektiğinde yurt dışında üretim yaparak yabancı marka isimleriyle dünya pazarlarına girmek, her firmaya markalaşma için bütçe ayırmalarına yönelik danışmanlık hizmetleri vermek, markalaşmaya yönelik olarak yabancı ülkelerde reklam ve tanıtım faaliyetinde bulunmak, mevcut markaları gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında tescil ettirmek, firma markası-ürün markası sorunlarını çözmek, Türk firmalarını jenerik (ülke kimliğini yansıtmayan) genel dünya markası olarak değerlendirilebilecek “nötr isimlere” yönlendirmek, marka destekleri konusunda bilgilendirici eğitim seminerleri yapmak ve gezici danışman ekipler kurmak, fuarlarda “marka etkisi” ölçümleri yapmak.

Strateji geliştirmek, bilgi paylaşımını kolaylaştırmak ve yabancı pazarlara daha çok markanın girmesini sağlamak için yurt dışında belli bir başarıya ulaşmış markaların izlenmesi gerekmektedir. Bu konuda ilgili kamu kurum ve kuruluşları başta olmak üzere, sektörün bütün paydaşlarının karşılıklı fikir alışverişinde bulunmak ve ortak akıl aramak üzere bir araya gelmesi ile söz konusu hususta ilkelerin neler olacağını belirlemesi gerekmektedir. Türk tekstil ürünlerinin yabancı pazarlarda marka algı duvarını aşabilmesi, diğer faktörlerin yanında ülke orijini algısının güçlendirilmesiyle de mümkün olabilecektir.

Tekstil Sektöründe markalaşmayı arttırmak, marka tescillerini yaygınlaştırmak için; Sektör firmaları içinde ihracat yapan ve ihracatçı olma potansiyeline sahip firmaları “rekabetçi firma” kategorileri içinde sınıflandırarak bu kategorilerdeki konumlarına göre desteklemek, marka birlikleri oluşturmaları için teşvik etmek, yurt dışında mağaza açmalarına destek olmak, marka destekleri için seçmeci bir yaklaşıma sahip olmak, markalaşmada danışmanlık hizmetleri vererek firmaları ulusal markalardan uluslararası marka yaratma düşüncesine sevk etmek, markalarını yurt dışındaki ülkelerde tescil ettirmeleri için bilinç yaratmak şarttır.

Bu süreçte, firmaların yabancı dil bilen personel istihdam etmesine, iş dünyasının yurt dışındaki gelişmeleri ve pazarları yakından takip ederek yurt dışı deneyimlerini arttırmasına ve yurt dışı satışlara yönelik teşviklerin de gözden geçirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun yanında işletmelerin üretim alt yapılarını geliştirmeleri, kalite sistemleri kurmaları, kaliteli ve yüksek katma değerli ürün üretmeleri gerekmektedir.

Cumhuriyetin 100. yılında, Türkiye’yi ekonomik olarak yüksek gelirli ekonomiler grubuna taşıyacak, siyasi meselelerin düğüm haline getirdiği ekonomik sorunlarını çözecek ve dolayısıyla yapısal reformları hayata geçirecek 11. Kalkınma Planında, Tekstil-Giyim-Deri Sanayimize güvenimiz sonsuz.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER